ERDOĞAN SÜZER
Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz, doların aşırı yükselmesinin yurtdışındaki gelişmelerin yanı sıra Türki-ye’deki 3 belirsizlikten kaynaklandığını söyledi. Yılmaz, ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz politikalarına bağlı olarak doların dünya genelinde hemen hemen bütün para birimleri karşısında değer kazandığını, buna karşılık Türkiye’nin kendi iç belirsizlikleri nedeniyle doların TL karşısındaki artışının daha yüksek olduğunu söyledi.
FAİZ LOBİSİ SAÇMA SAPAN
Bu belirsizlik dışında doların artışına yönelik yapılan ‘faiz lobisi’ ya da ‘döviz lobisi’ gibi tanımlamaları ‘saçma sapan değerlendirmeler’ olarak niteleyen Yılmaz, doların ateşini yükselten 3 belirsizliği şöyle sıraladı:
Seçim belirsizliği:
Türkiye haziranda bir genel seçim gerçekleştirecek. Bu seçimlerde mevcut iktidar devam mı edecek, yeni bir hükümet mi gelecek yoksa koalisyon hükümeti mi kurulacak? Bu belirsizlik ekonominin yakın gelecekte nasıl bir yöne doğru gideceğini puslu hale getiriyor. Son dönemde dövizde yaşanan aşırı hareketlilik nedeniyle, “Acaba piyasalar hükümetin ciddi oranda oy kaybettiğini gösteren bir anketin sonucuna mı ulaştı?” diye düşünmeden edemiyorum.
Ekonomi yönetimi belirsizliği:
Doların yüksek olmasına neden olan en önemli belirsizliklerden bir diğeri de karar alma mercilerinde kimlerin olacağının bilinmemesiyle ilgili. Türkiye ekonomisini nasıl bir zihniyet yönetecek? Ekonomi kendi kuralları ve dinamikleri içerisinde mi yürüyecek yoksa karar alma sürecinde dışarıdan suni, piyasaya ters müdahalelerin olduğu bir yapı mı etkili olacak? Bunların şu anda bilinmiyor olması Türkiye’nin risk primini artırıyor, doları olması gerekenden daha hızlı yükseltiyor.
220 MİLYAR DOLAR LAZIM
Borçlarla ilgili belirsizlikler: Türkiye’nin şu anda 177 milyar dolar vadesi gelen dış borcu var. Buna ilave olarak da 42-43 milyar dolar cari açık söz konusu. Bu iki döviz ihtiyacını topladığınızda yaklaşık 220 milyar dolarlık dış kaynak girişine ihtiyaç olduğu görülüyor. Böylesine yüksek dış fon ihtiyacı doğal olarak belirsizliğe neden olup doların ateşini çıkarıyor. Buradaki belirsizlik dışarıdan fon akışının ne düzeyde olacağıyla ilgili. Artık eskisi kadar yoğun fon girişi yok. Olası bir riskte borçlar döndürülebilecek mi? Bu sorunun yanıtının bugün net verilememesi belirsizliğe yol açıyor.
Merkez doğru işler yaptı…
YILMAZ, Merkez Bankası yönetiminin Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı öncesinde alacağı önlemleri kamuoyuna önceden açıklamasını, ‘ileri düzeyde bir iletişim stratejisi’ olarak yorumladı ve “Açıkçası ben bu stratejiyi doğru buldum” dedi. Dünyada böylesine açık ve şeffaf bir iletişim stratejisi izleyen başka bir Merkez Bankası olmadığını ifade eden Yılmaz, “TCMB bu yolla elini güçlendirdi. Ben herhangi bir olumsuzluk olacağını düşünmüyorum” dedi.
Bakan Şimşek haklı ancak…
DURMUŞ Yılmaz, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, reel sektörün açık pozisyonunun sadece 14 milyar dolar olduğu, dolayısıyla ortada büyük bir riskin bulunmadığı yönündeki açıklamalarını değerlendirdi. Yılmaz, “Olaya nereden baktığınıza bağlı. Bakan Bey açık pozisyon değerlendirmesiyle haklı bir şey söylüyor. Reel sektörün döviz varlıklarıyla yükümlülüklerini karşılaştırıp net açık pozisyona bakıyor. Evet, toplam mevduatın içinde birey ve tüzel kişilerin 120 milyar dolar civarında döviz varlıkları var. Ancak, sorun şu ki olası bir risk durumunda, ülkenin başına bir şey geldiğinde varlıklar hemen derde deva olamıyor. Bu şirketlerin varlıkları kredi olarak piyasaya girmiş durumda. Acil bir durumda hemen nakde dönemezsiniz. Şirket parasını istediğinde banka kredi verdiği şirketlerden krediyi geri isteyecek ki o parayı ödeyebilsin. Kötü günlerde çark farklı dönüyor” diye konuştu.
SÖZCÜ