Aslında hepimiz ölü bir çocuğuz.
Eksik yanlarımız o ölü çocuğun büyüyememesinden.
Yok ben dediğin gibi değilim diyeceksiniz.
Peki bir soru o zaman.
Biz gerçekten ölmemiş olsaydık o minik beden hiç vurur muydu kıyılarımıza?
Susuyor susuyor ve ölü bedenimiz ne zaman kendini gösterse konuşmaya başlıyoruz hep.
Oysa hep konuşsak ölür mü çocuklar?
Hep gözyaşı döküyoruz ama hiç ağlamıyoruz.
Ağlasak gerçekten o minik bedenler yaşamak için, daha iyi bir hayat için, kaçar mıydı evinden uzaklara.
Yaşamak; evinin önündeki kaldırımda koşturmak bu kadar kolayken, en zor olana, ölüm yolculuğuna çıkar mıydı biz yaşıyor olsaydık?
Kafasını deniz kenarında kuma gömenler kıyıya vuran çocukların cansız bedenlerini göremez.
Gördüğümüz kendi bedenlerimizin cansız halidir.
***
Vicdanlarımız çocukların ölümünden sonra göz yaşı döktüğünde bizi bu ölümlerin sorumluluğu karşısında masum yapmaz.
Her şeyi bir kenara koyup insani sorumluluklarımızın olay yaşanana kadar ki tepkilerini hiç düşünmeden kalkmışız resmin bu halde yayınlanması doğru mu değil miyi tartışıyoruz birde üstüne.
Keşke tek derdimiz bu olsaydı, o vakit AKP sağ olsun sorunu şıp diye çözerdi bilişim suçları yasaları ile. Resmin yayınlandığı tüm siteler ve sosyal medya hesapları karartılır durum çözülürdü.
Ama gelin görün ki yanı başımızda yaşanan savaşa sessiz tanıklık eden çoğunluğun lakırdı yapma hakkı yok maalesef.
Kıyılarımıza ölüm vurmadan önce, sınırlarımızın elek gibi olmasına, MİT tırlarından nereye kime ne gittiğine, sınır ilçelerinde özel hastanelerin özel koğuşlarında kimlerin tedavi edildiğine önce ses vereceksin ki bu minik çocuğun bedenine vicdanın sızlasın, gözlerin yaş döksün.
Yoksa gerisi timsah gözyaşı. Gerisi vicdan avutması.
***
İnsanlık, cansız bedenler kıyılara vurduğunda değil o beden yaşamak için yolculuğa çıktığında çoktan ölmüş oluyor zaten.
Bu minik beden ve ailesinin cansız bedenleri kadar şanssız olmayıp kıyıya canlı varanlar için durum daha mı iyi sanki?
Onlar belki nefes alıyor olabilir, ama yaşadıkları tartışılır bir girdabın içindeler, bunu da bilmek lazım. Mücadele hep sürecek onlar için.
Eğer bir şeyler yapmak istiyor ve vicdanınızı kanatan bu resme tepki vermek istiyorsanız daha fazla geç olmadan soluğunu hissettiğiniz her silah sesine yeter deyin.
Çok uzaklara değil, yanı başınıza tepki verin, kendi sınırlarımız içinde yaşanan savaşa tepki verin, her gün aldığımız ve almamızı istemedikleri ölümlere tepki verin.
Ölen çocuklar sadece kıyılarımıza vuranlar değil, bazıları kurşunlarla az uzağımızda ölüyor, onlara tepki verin.
İsmail Aydın
Twitter: @ismailaydn
Facebook: ismailaydin