Dünyanın 6’ncı büyük pancar üreticisi Türkiye’de şeker fabrikalarının neden kapatılmak istendiğini, bu hamlenin ardında uluslararası şeker tekellerinin nasıl bir çıkarı olduğunu Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Dr. Ahmet Soysal, soL okurları için yazdı…
21 Şubat tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Özelleştirme İdaresi Başkanlığının (ÖİB) bir kararı, eski bir dosyanın tekrar açıldığını gösteriyordu.
Karara göre 14 şeker fabrikasının satışı için ihaleye çıkılmıştı. Satışına karar verilen 14 fabrika içinde cumhuriyetimizin ilk sanayi kuruluşları olan Alpullu ve Turhal Şeker Fabrikaları gibi tesisler de vardı.
Bugünlerde basına yansıyan haberlerde bu fabrikaların yenileme çalışmalarının durdurulduğu; hatta periyodik bakımlarının bile yapılmadığı söylenmekte. Bu durum daha şimdiden, olası arıza halinde, o fabrikanın bölgesindeki pancar üreticilerini güç duruma düşürecek bir tablodur.
Aslında bu fabrikaların satılmasına ilk kez 2000’li yıllarda teşebbüs edilmiş; gruplara ayrılıp satılmaya çalışılan fabrikalar, o dönem bu tesislerde örgütlü işçi sendikalarının ve pancar üreticilerinin direnişi ile satılamamıştı. Danıştay’ın da 2008’de açılan davalar sonucu ihale şartnamelerini iptal etmesi ile bu “satış” dalgası durdurulabilmişti. Peki, o gün durdurulan satış teşebbüsü bugün 14 fabrika için neden tekrar canlandırılmıştı? Üstelik uzun bir düşüş döneminden sonra, 2016 yılından itibaren dünyada şeker fiyatları yükselişe geçmişken; bu fabrikalar kâr ediyorken ve binlerce pancar üreticisi ailenin geçimi bu fabrikalara bağlı iken…
ÖNCE ŞEKERİN YAPISINA BAKALIM…
Bu soruların yanıtını bulmak için öncelikle şekerin yapısına bakmamız gerekiyor… İki önemli şeker grubu var: Monosakkaritler ve disakkaritler… Glikoz, früktoz, galaktoz gibi basit şekerler monosakkaritleri, pancar ve kamıştan elde edilen tükettiğimiz şeker olan sakoroz ise disakkaritler grubunu oluşturuyor. Tükettiğimiz şekerin yani sakorozun yüzde 77’i kamıştan, yüzde 23’ü pancardan elde ediliyor. Pancar ve kamıştan elde edilen şeker arasında bir kalite farkı yok ancak kamıştan elde edilen şeker daha ucuza mal oluyor.
Dünya üzerinde en büyük şeker üreticisi olan Brezilya kamıştan üretim yaparken; en büyük pancar yetiştiricisi Rusya ise dünya üretim sıralamasında 6’ncı sırada. En büyük şeker tüketicisi ülke ise Hindistan. Ülkemiz ise iklimsel nedenlerden dolayı pancardan şeker üreten ülkeler arasında ve üretim açısından dünya üzerinde 15’inci sırada. 25’i kamu, 5’i kooperatif, 3’ü özel olmak üzere halen 33 şeker fabrikamız var ve üretimimiz tüketimimizi karşılıyor. Bizim ülkemizde dahil olmak üzere birçok ülke üretim ve tüketimi arasındaki dengeyi koruyabilmek için üretim kotaları uyguluyor.
NİŞASTA BAZLI ŞEKER, DENGELERİ ALT ÜST ETTİ
Ancak 1970’lerde üretilmeye başlanan ve 1980’lerden sonra artan bir hızla işlenmiş gıda, çikolata ve şekerlemeler, hazır tatlılar, gazlı ve gazsız içeceklerde kullanılmaya başlayan nişasta bazlı şekerler (NBŞ), şeker üretimi ve tüketimindeki dengeleri alt üst etti. Tüketicinin büyük bir bölümünün farkında olmadan tükettiği nişasta bazlı şekerler, mısır nişastasından glikoz ve früktoz şurubu olarak üretiliyor; yani monosakkaritler… Nişasta bazlı şeker ilk olarak ABD’de üretilmeye başlandı; bugünde en yüksek üretim yine bu ülkede. Nişasta bazılı şekerlerin yaygın olarak kullanıma girmesi, bu şeker şuruplarının insan sağlığı üzerinde sakarozlardan farklı olarak olumsuz bir etkisinin olup olmadığının araştırılmasına da neden oldu. Bu alanda özellikle son on yıl içinde yayınlanan çok sayıda makale obezite (şişmanlık), kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, metabolik sendrom ve tip II diyabet (şeker hastalığı) görülme sıklığını nişasta bazlı şekerlerin artırdığını gösteriyor.
Ülkemizde mısırdan iç piyasaya dönük nişasta bazlı şeker üretimi yapan kota tahsisli beş şirket var. Bunların içinde kamuoyu tarafından en çok bilineni ise Cargill. Şirketin Bursa’nın Orhangazi ilçesinde tarım arazisine kurduğu nişasta bazlı şeker üretim tesisi Bursalı çevreciler ve meslek odaları tarafından dava edilmişti. Dava kazanılmasına rağmen, tesis kapatılacağına 2005’de çıkarılan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanununa eklenen bir geçici madde ile tarım arazisinin, düşük bir bedelle sanayi arazisi olarak şirketin kullanmasının önü açılmıştı.
YILLIK RAKAMLAR
Şimdi gelelim yıllık üretim rakamlarımıza; Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ’nin Mayıs 2017’de yayımlanan sektör raporuna göre üretim kotasının yüzde 90’ı pancar şekerine yani sakaroza, yüzde 10’u ise nişasta bazlı şekere yani mısır şurubuna ayrılıyor hükümet tarafından… Üstelik Şeker Kanunu, Bakanlar Kuruluna bu oranı yüzde 50’ye kadar artırma yetkisi tanımış. Bakanlar kurulu da bu yetkisini 2011-2012 sezonundan itibaren düzenli olarak kulanmış yani her yıl nişasta bazlı şeker kotasını yüzde 25-50 arasında düzenli olarak artırmış; şeker tüketimimiz içindeki payı düzenli olarak yüzde 15’lere taşınmış. Oysa Avrupa’nın önemli pancar üreticilerinden Fransa, üreticileri korumak için nişasta bazlı şeker üretimine izin vermiyor, Almanya’da ise genel üretim içinde nişasta bazlı şekerlerin oranı yüzde 2’den az. Avrupa Birliği ülkelerinin genel ortalaması ise yüzde 5,3. İç piyasa için tahsis edilen kotanın nişasta bazlı şeker üretimi yapan beş şirket arasında hangi oranlarda kullanıldığına gelince, yüzde 40’ı aşkın bir bölümü Cargill’e verilmiş.
Sonuçta 2 milyon 500 bin ton civarındaki yıllık şeker üretimimizin içinde yaklaşık yüzde 15’lik pay nişasta bazlı şekere ait. Buna karşılık 1999’dan bu yana pancar üretim alanlarımız sürekli gerilemiş; pancar üretimi ile uğraşan çiftçi sayımız 500 binlerden 120 binlere düşmüş. Buna rağmen halen dünyanın 6’ncı büyük pancar üreticisiyiz.
NE YAPILMAK İSTENİYOR?
Rakamlara ve rakamların yıllık değişimlerine bakınca 14 şeker fabrikasının satılmasının aslında ülkemizde pancara dayalı şeker sanayi ve pancar üretimini bitirmeyi amaçladığı açıkça görülüyor.
Özetlersek…